17 Mayıs 2023, 22:52 | #1 |
Muhabbetbiz.Com Üyelik Tarihi: 18 Nisan 2023 Üye No: 10007 Şehir: Hatay WebSite: ircforumu.net IRC: www.muhabbetbiz.com İlgi Alanım: Yok Mesaj Sayısı: 3,809 Aldığı Beğeni: 61 Beğendikleri: 94 | Mahzuni Şerif kimdir
Ad Soyad: Mahzuni Şerif Doğum Tarihi: 17 Ağustos 1940 Nereli: Kahramanmaraş Meslekler: Şair Ölüm Tarihi: 17 Mayıs 2002 Mahzuni Şerif kimdir, Türk halk müziği sanatçısı, halk ozanı Mahzuni Şerif, 17 Ağustos 1940 tarihinde Kahramanmaraş‘da Afşin ilçesi, Berçenek Köyü’nde doğmuştur. Asıl adı Şerif Cırık’dır. Annesi Döndü, babası Zeynel Cırık’dır. Berçenek’te ilkokul olmadığı için Elbistan’ın Alembey Köyü’nde, Lütfü Efendi Medresesinde Kur’an eğitimi aldı. Eski Türkçe okur, yazar. Ancak, 1956 yılında kendi köyüne gelen ilkokuldan mezun olur. 12 yaşında iken babasının ve akrabaların isteğiyle dayısınını ve daha sonra 17 yaşında iken İmam nikahı ile evlendi. Bu eşinden Züleyha adında bir kızları oldu. İmam nikahı ile evlendiği karısından bir mektupla boşandı. 1956 yılından itibaren saz askeri okulda iken saz çalmaya ve şiirler yazmağa, türküler söylemeye başladı. 1956 yılında, o zaman Mersin‘de olan Astsubay Hazırlama Okulu‘na kaydoldu ve 1959 yılında bitirdi. 1960 yılında Ankara Ordu Donatım Teknik Okulu’ndan mezun oldu. 1960 yılında eşi olacak Suna hanımı kaçırarak 6 ay birliğinden ayrı kaldığı için TSK ile ilişiği kesildi. 1960 yılında Ankara‘da İtalyan asıllı Sovina (Suna) isimli bir kızla tanıştı. Onunla evlenmeye karar verdi. Ama kız o zaman daha 14 yaşında idi. Yasalara göre evlenmesi mümkün değildi. Suna’yı kaçırıp, köye götürdü. Annesi, babası şikayet edince; bir yandan 14 yaşındaki kız kaçırmış bir kişi, bir yandan okul kaçağı, bir yandan da askere gitme ağı olarak aranıyordu. Mahzuni, adını Suna yaptığı Sovina’yı çok sever. Neticede evlendi. 1964 yılında dünyaya gelen oğulları Emrah henüz bir kaç aylıkken Mahzuni, Suna ve Emrah’ı Babası Zeynel’e emanet ederek, vatani görevini yapmak üzere askere gider. Daha sonra eşi Suna’yı bir arkadaşı kandırarak evi terk etmesine sebep oldu. Mahzuni ordudan ayrıldıktan sonra toplumsal, siyasi konuları ele alan; geleneksel halk şiirini devam ettiren ve diğer yanda protest şiirlerle halkın sorunlarını dile getiren; halk aşığı veya halk ozanlığına başladı. 12 yaşlarında gönül verdiği bu geleneği yaşamı boyunca devam ettirmiştir. Saz çalmayı amcası Aşık Fezali (Pehlül Baba)’dan öğrendi. 1961 yılından itibaren Türk halk müziğine gönül verdi. 1964 yılında çıkarttığı ilk plağı ile müzik piyasasına girdi. Bir süre Gaziantep‘te ikamet ettikten sonra Ankara‘ya göç etti. 1963 ve 1964 yıllarında 2 sene İşçi Partisinin gençlik kollarında aktif olarak görev yaptı. Fikret Otyam ile tanıştı. Onun sayesinde Hürriyet Gazetesinden Cüneyt Arcayürek ile tanıştı. Basında onu hakkında ilk yazı Cüneyt Arcayürek’ün kaleminden Hürriyet gazetesinde çıktı. Halk ozanları olarak seslerini duyurmak için Aşıklar Derneğini kurdu. Fikret Otyam‘ın ve Gazeteciler Sendikası’nın desteği ile konserler verdi. Kazanmaya başladığı paralarla 1968‘de kendi adına bir plak firması kurdu. Ama, ortakları Ayhan Coşkun ve Abas Sütçü’yle kısa zamanda batırdı. 1974 yılında yurtdışından konser dönüşü hemen tutuklanır. Sebebi de bir THKO (Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu) örgüt militanın ‘Mahzuni seni istiyor’ yalanını söylenerek kaçırdığı Türkola Plakları sahibinin şikayeti üzerine. Yapılan mahkemede 14-15 ay hapis cezasına çarptırılır. 70’li yılların ortasından itibaren 8 yıl süre ile sahnelere çıkışı, yurtdışına gitmesi yasaklanır. Geçimini ufak bir dükkanda plak satarak sağlamaya çalışır. 1981-82 yıllarında yasaklı olduğu için gizli bir şekilde stüdyolarda plak doldurur. Fakat bu plaklar 1986 yılına kadar piyasaya sürülmez, saklanır. 1986 yılında ozanımızın üzerindeki yasak kalkar. Gizli bir şekilde doldurmuş olduğu plaklar piyasaya sürülürler. 1989-1991 yılları arasında Halk Ozanları Federasyonu tarafından Dünya’nın en büyük 3 ozanı arasında gösterildi. Aşık Mahzuni, Dom Dom Kurşunu, Yedin Beni, Yuh Yuh, Fadimem, Gül Yüzlüm, Ciğerparem, Merdo,Dostum Dostum, Han sarhoş Hancı sarhoş, Çeşmi Siyahım,Yalan Dünya, Ağlasam mı?, Abur Cubur Adam, Katil Amerika ve Ekmek Kölesi gibi eserleriyle tanındı. Aşık Mahzuni’nin türkülerini Ersen ve Dadaşlar, Edip Akbayram, Cem Karaca, Gülden Karaböcek‘ten Zeki Müren‘e, İbrahim Tatlıses‘ten, Ahmet Kaya‘ya, Mahsun Kırmızıgül‘e, Murat Göğebakan‘dan, Selda Bağcan‘a kadar birçok Türk halk müziği ve bazı pop müzik sanatçıları da okudu. 1971 yılında askeri darbe sonucu Süleyman Demirel hükümeti devrilmiş, Nihat Erim başkanlığında bir hükümet kurulmuştu. Bu hükümet sol kesime karşı şiddetli baskı uygulayınca Mahzuni Şerif türküyü patlatmıştı. Çıkardığı 45’lik plak, ‘Erim erim eriyesin/Sürüm sürüm sürünesin’ diyordu. Netice olarak hemen tutuklanır ve 10.5 ay cezaya çarptırılır. Yıl 1972. Mahzuni Şerif, elinde sazı, Sivas‘ın Sivrialan Köyü’ne Aşık Veysel‘i ziyarete gitti. 1973 yılında halkı suça teşvik etmekten tutuklanır. Ankara’da Sıkıyönetim Mahkemesi’nde yargılandı. Halk şiirine gönül veren ve konuşma dilini şiirleştiren Aşık Mahzuni’nin 453 plağı, 50 kasedi ve yayınlanmış 9 adet kitabı vardır. Aşık Mahzuni, Geçmişinde yapılan zulüm ve adaletsizliğe kin beslememiş olup, Yezit sözcüğünü yalnız Hz.Hüseyin‘i şehit eden Emevi zalimi için kullanmış ve hiç bir sünni dostuna Yezit yakıştırmasını reva görmemiştir. 1997 yılının haziran ayında Almanya‘da beyin kanaması geçirip, Almanya ‘nın Ulm Şehrinde tedavi gördü. Mahzuni Şerif, Şubat 2001 tarihli Kızıldalı dergisi’ne ‘Hem Kızılbaş hem Alevi’yim‘ başlıklı bir yazı yazmıştı. “Elhamdülillah Kızılbaş’ım ve laikim. Ben değil, yedi sülalem Kızılbaştır. Bir suç varsa o da dedemdedir.” dediği için, 2001 yılının Kasım ayında DGM tarafından aleyhinde dava açıldı. İlk duruşması 27 Aralık 2001 tarihinde DGM’de başladı. 17 Mayıs 2002 tarihinde Almanya’nın Köln şehrinde vefat ettiğinde DGM’deki davası henüz sonuçlanmamıştı. Mahzuni Şerif, 2001 yılının başlarında kalp ve solunum yetmezliği nedeniyle JFK Hospital İstanbul hastanesinde yoğun bakım altında tedavi oldu ve Mayıs ayında taburcu edildi. Evlilikleri : 3 kez evlenen Mahzuni Şerif’in 8 çocuğu vardır. 1. Eşi: 12 yaşında iken babasının ve akrabaların isteğiyle dayısının kızı Emine ile nişanlandı ve daha sonra 1957 yılında 17 yaşında iken İmam nikahı ile evlendi. Bu eşinden Züleyha adında bir kızları oldu. İmam nikahı ile evlendiği karısından bir mektupla boşandı. 2. Eşi : 1960 yılında Ankara’da İtalyan asıllı Sovina (Suna) isimli bir kızla tanıştı. Kaçırarak evlendi. Bu evlilikten ikiz olan Ferhat, Şirin ve Emrah adlı üç çocuğu olur. 3. Eşi: Mahzuni Şerif, 1971 yılında Fatma Özdemir ile evlendi. Derya, Ali, Şeyda ve Yetiş adlı dört çocuğu oldu. Mahzuni Şerif, 17 Mayıs 2002 tarihinde Köln, Almanya‘da 62 yaşında ölmüştür. Nevşehir‘in Hacıbektaş ilçesindeki Hacı Bektaş Veli Külliyesi’nin yakınındaki Çilehane adı verilen bölgede defnedilmiştir. Mahzuni Şerif, ölmeden önce DGM tarafından aleyhinde dava açılmasına sebep olan Şubat 2001 tarihli Kızıldalı dergisi’ndeki yazısında söyle diyordu: Özetle Türkülerinden Örnekler: İŞTE GİDİYORUM İşte gidiyorum çeşmi siyahım Önümüze dağlar sıralansa da Sermayem derdimdir servetim ahım Karardıkça bahtım karalansa da Haydi dolaşalım yüce dağlarda Dost beni bıraktı ah ile zarda Ötmek istiyorum viran bağlarda Ayağıma cennet kiralansa da Bağladım canımı zülfün teline Sen beni bıraktın elin dilinde Güldün Mahzuni’nin berbat haline Mervan’ın elinde parelense de ****************************** ************ BAYRAM GÜNÜ Bahar kış ile barışır Güller biter bayram günü Küskünler hak’ka varışır Kinler biter bayram günü İnsanın kökü derinde Hak’kı vardır bir yerinde Baykuşun bozgun dilinde Bülbül öter bayram günü Şu bizim köyler bucaklar Bayramda dostu kucaklar Hak’ka bakan kör ocaklar Yanar tüter bayram günü Der Mahzuni ahu zarım Ahu zarım benim kârım Hey bana küsen dostlarım Artık yeter bayram günü ****************************** ************ SAVULSUN GİTSİN Ambargo mambargo dinleme gardaş Gelin Amerika kovulsun gitsin Üsleri müsleri çıksın burdan Kendi toprağına savulsun gitsin Bu herifler senden alır haşhaşı Morfin eder sana açar savaşı Boşuna vurmadan gardaş gardaşı Bir bayram davulu çalınsın gitsin Elin gavurunu boşa çagırma Evdeki dövüşü ele duyurma Seni senden, beni benden ayırma Böyle bir memleket öğünsün gitsin Bu topraklar bizimdir bizim olacak Amerika bela buldu bulacak Mahzuni bağımsız şehit kalacak Yeter ki Türkiye’m dev olsun gitsin. ****************************** ************ BULDUĞU ZAMAN Gökte yıldız yerde ışık görülmez Güneş doğup gündüz olduğu zaman İnsanoğlu ara yerde sürünmez Baş koyacak yastık bulduğu zaman Çalışmadan yetim hakkını yeme O kül kafan ile bilirim deme Dağılır ordular, kalkar mahkeme İnsanlık kavgasız kaldığı zaman Bak ne hale koydun garip başımı Zehir ettin ekmek ile aşımı Boşa süslemeyin mezar taşımı Mahzuni Şerif’ im öldüğü zaman ****************************** ************ ZALİMİN ZULMÜ VARSA Karamanın koyunu sonra çıkar oyunu Ben artık seyredemem devrilesi boyunu Zalımın zulmü varsa mazlumun allahı var Ahım seni kül eder vallahi billahi yar At ölür meydan kalır yiğit ölür şan kalır Kör olası dünyada can gider zaman kalır Mahzuni bu rıhtıma yanaşıyor son gemi Düşenin dostu olmaz bunu unutma emi ****************************** ************ YORGUNUM BUGÜN Ey doktor çekil başımdan Gönlümden yorgunum bugün O yar bana inanmıyor Dargınım bugün, dargınım bugün Geçen günüm aylar gibi Eğilmişim yaylar gibi Coşup giden çaylar gibi Durgunum bugün, durgunum bugün Bu yol gider vara vara Etrafını yara yara Eski sevdigim dostlara Kırgınım bugün, kırgınım bugün Der Mahzuni bile bile Taşa tutu beni hile Aşık oldum azraile Vurgunum bugün, vugunum bugün. ****************************** ************ CANANIM Bana yücelerden seyreden dilber Siyah kirpiklerin ok mu cananım İnsaf et yüzünü yüzüme dönder Istırabın sonu yok mu cananım Gönül sevdi benim günahım nedir Yandım ateşine bunca senedir Mecnun’un derdinden derdim fenadır Bu derdin dermanı yok mu cananım Bu dünya misaldir çatısız hana Ebedi kalmadı şah’a sultan’a Deryanın içinde bir damla bana Bu da Mahzuni ‘ye çok mu cananım. ****************************** ************ AĞLAMA Kader böyle imiş böyle yazılmış Gidiyorum kara gözlüm ağlama Mezarımız gurbet ele kazılmış Gidiyorum dudu dilim ağlama Ceylan bakışını üzme boşuna Kurbanlar olayım gözün yaşına Keder yakışmıyor hilal kaşına Gidiyorum kara gözlüm ağlama Emanet eyledim benli kuzumu Arkalarda koyma benim gözümü Getir ver çalayım kırık sazımı Gidiyorum kara gözlüm ağlama Mahzuni Şerif ‘im yollar göründü Garip başım dertten derde büründü Fadime’m duvağın yerde süründü Gidiyorum kara gözlüm ağlama. ****************************** ************ BARIŞAK Ömrümün serdar’ı gönlümün şah’ı Sana bu günlerde noldu barışak Gönderme ardımdan ahu imamı Bahar geldi bayram oldu barışak Ben giderim gönül senden gitmiyor Kuru çöl’de mavi sümbül bitmiyor Küsenlere mevlam yardım etmiyor Ömür bitti çile doldu barışak Kara zülüflerin dökmüş kaşına Ben seni sevmedim boşu boşuna Gücenmek günahtır mezar taşına Farzet ki Mahzuni öldü barışak ****************************** ************ GERİ DÖN Düşündükçe kan ağlıyor gözlerim Onbeşinde bahar günüm geri dön Birbirini tutmaz oldu sözlerim Nerdesin pirim benim geri dön Göçüm kalkmış Acemistan hoyunda Sülalem sulanmış Dersim soyunda Dünyaya gelmiştik Zeynel soyunda Hemen gitme tatlı canım geri dön Varıp gidip Elbistana karışsam Ben kimim ki Yaradanla yarışam Mahzuni’yem kırdım isem barışam Yandı Kerem Aslı Hanım geri dön ****************************** ************ ÇEKER GİDERİM Ben de bir peygamber olmuş olsaydım Birlik tohumunu eker giderdim Önce yasaklardım kula kulluğu İnsan Hak’tır deyip çeker giderdim Bakmazdım zalimin gözü yaşına Sabıra bağlamazdım boşu boşuna İtikat etmezdim mezar taşına Taş yerine çiçek eker giderdim İnsan olduğu yön kıbledir bana Ben böyle inandım çünkü insana Çok sebeptir diye kavgaya kana Bütün hududları söker giderdim Cehalet insana pusudur pusu Kolay bilinmiyor işin doğrusu Hocam çekmeseydi ahret korkusu Dünyaya bal gelir şeker giderdim Mahzuni hüner yok şah’ın tacında Aşk yanamaz cehennemin sacında Son isim isterse dar ağacında İnsan der boynumu büker giderdim. ****************************** ************ DERMANIM MI VAR Ben de şu dünyanın nesini sevem Ovada savrulan harmanım mı var Çıkıp seyran edem hangi yaylayı He deyip kalkacak dermanım mı var Anlamaz da garip gönlüm anlamaz Mazlum öldürünce yiğit şanlanmaz Ağardı saçlarım sözüm dinlenmez Benim padişahtan fermanım mı var Pare pare etti hakim yaramı Şaşırdım dünyamı ak mı kara mı Der Mahzuni neyim alır harami Benim soyulacak kervanım mı var. ****************************** ************ DOKUNMA KEYFİNE Dokunma keyfine yalan dünya’nın İpini eline dolamış gider Gözlerinin yaşı bana gizlidir Dertliyi dertsizi sulamış gider Kimi hızlı gider uzun yol tutar Kimi altın satar kimi pul yutar Kimi soğan bulmaz kimi bal yutar Kimi parmağını yalamış gider Mahzuni bu nasıl yazı Mahzuni Bazen Şerif olur Bazı Mahzuni Yurdunda anasız kuzu Mahzuni İnsanlık ardından melemiş gider ****************************** ************ VASİYETİM Ben Ölünce sevenlerim toplansın Ağlamayıp benim sesim çalsınlar Dualar etsinler kendi dilimden Gökyüzüne kızıl ışık salsınlar Ankarada yüklesinler dengimi Berçenekte başlatmıştım cengimi Nevşehire taşısınlar rengimi Hacı Bektaşı şeyhine dalsınlar İnanarak gittim yüce Allaha Hüseyinle düştüm ah ile vaha Yanlış imam elin vurmasın daha Bir seyitle namazımı kılsınlar Üstüme ‘Bir Ozan Bektaşı’ yazın Ama yazıları derince kazın Çekem diye şu beş taşın ayazın Ara sıra kışın beni bulsunlar İki fidan dikin selviden olsun Cemler yapılırken yüreğim dolsun Bir de bostan yapın altında kalsın At yolcular karpuz kelek alsınlar Yakın kaldı, yakın kaldı zamanım İşte gidiyorum kaşı kemanım Benim sevgiydi dinim imanım Sevenlerim beni böyle bilsinler Can taşıyan canlı mutlaka ölür Değişir dünyadan başka şey gelir Benim kim olduğum yavrular bilir Ehlibeyt dünyası sahip olsunlar Mahzuni asalet sözüne doydum İnsanlık adına serimi koydum Ben Ali’yi sevdim, Ali oğluydum Bütün sevenlerim hoşça kalsınlar. ****************************** ************ DERMANIM MI VAR Ben de şu dünyanın nesini sevem Ovada savrulan harmanım mı var Çıkıp seyran edem hangi yaylayı He deyip kalkacak dermanım mı var Anlamaz da garip gönlüm anlamaz Mazlum öldürünce yiğit şanlanmaz Ağardı saçlarım sözüm dinlenmez Benim padişahtan fermanım mı var Pare pare etti hakim yaramı Şaşırdım dünyamı ak mı kara mı Der Mahzuni neyim alır harami Benim soyulacak kervanım mı var. ****************************** ************ VEYSEL’E MEKTUP Sen bu bahçelerden çok gelip geçtin Dostlar seni unutur mu Veysel’im Arılarla çiçeklerde inleştin Dostlar seni unutur mu Veysel’im Ne haktan incindin ne de incittin Taş ile geleni gül ile ittin Koyunu kurdunan güderek gittin Dostlar seni unutur mu Veysel’im Hak nurunu insanlarda aradın Sabrı tarif ettin derde yaradın Gönüllerde kaldın gözden ıradın Dostlar seni unutur mu Veysel’im Dopdoluydun gezdim dedin beyhuda Bin göz vermiş sana Cenabı Hüda Sen dostları unutmadın dünyada Dostlar seni unutur mu Veysel’im Kuru laf etmedin Mahzuni gibi Gözünde berraktı deryanın dibi Mustafa Kemal’in gerçek talibi Dostlar seni unutur mu Veysel’im ****************************** ************ EFENDİM ( Güzel Dostum ) Güzel dostum aramızda senlik benlik olur mu Neden gönlüm sarayını tarumar ettin böyle Bilirsin ki viranede hanedanlık olur mu Bir nefes alayım derken, bin zarar ettim böyle Aman aman aman güzel efendim İkrarım sana bağlıdır efendim Nefsim gitti sonbahara ulaştı Seller suskun bağlar gazel efendim Her baharda boz bulanıp, coşup coşup çağladın Geçemedim sellerinden yollarımı bağladın Diyarı gurbete saldın, ardım sıra ağladın Figanı figana katıp, ahuzar ettin böyle Aman aman aman güzel efendim İkrarım sana bağlıdır efendim Nefsim gitti sonbahara ulaştı Seller suskun bağlar gazel efendim Hey Mahzuni sevdiğimin sözünü ferman gördüm Kuru çöllerde dolaştım, susuz değirmen gördüm Ayaklarına yüz sürdüm, elinden derman gördüm Kaldırıp vurdun sineme, zülfükar ettin böyle Aman aman aman güzel efendim İkrarım sana bağlıdır efendim Nefsim gitti sonbahara ulaştı Seller suskun bağlar gazel efendi
Ad Soyad: Mahzuni Şerif Doğum Tarihi: 17 Ağustos 1940 Nereli: Kahramanmaraş Meslekler: Şair Ölüm Tarihi: 17 Mayıs 2002 Mahzuni Şerif kimdir, Türk halk müziği sanatçısı, halk ozanı Mahzuni Şerif, 17 Ağustos 1940 tarihinde Kahramanmaraş‘da Afşin ilçesi, Berçenek Köyü’nde doğmuştur. Asıl adı Şerif Cırık’dır. Annesi Döndü, babası Zeynel Cırık’dır. Berçenek’te ilkokul olmadığı için Elbistan’ın Alembey Köyü’nde, Lütfü Efendi Medresesinde Kur’an eğitimi aldı. Eski Türkçe okur, yazar. Ancak, 1956 yılında kendi köyüne gelen ilkokuldan mezun olur. 12 yaşında iken babasının ve akrabaların isteğiyle dayısınını ve daha sonra 17 yaşında iken İmam nikahı ile evlendi. Bu eşinden Züleyha adında bir kızları oldu. İmam nikahı ile evlendiği karısından bir mektupla boşandı. 1956 yılından itibaren saz askeri okulda iken saz çalmaya ve şiirler yazmağa, türküler söylemeye başladı. 1956 yılında, o zaman Mersin‘de olan Astsubay Hazırlama Okulu‘na kaydoldu ve 1959 yılında bitirdi. 1960 yılında Ankara Ordu Donatım Teknik Okulu’ndan mezun oldu. 1960 yılında eşi olacak Suna hanımı kaçırarak 6 ay birliğinden ayrı kaldığı için TSK ile ilişiği kesildi. 1960 yılında Ankara‘da İtalyan asıllı Sovina (Suna) isimli bir kızla tanıştı. Onunla evlenmeye karar verdi. Ama kız o zaman daha 14 yaşında idi. Yasalara göre evlenmesi mümkün değildi. Suna’yı kaçırıp, köye götürdü. Annesi, babası şikayet edince; bir yandan 14 yaşındaki kız kaçırmış bir kişi, bir yandan okul kaçağı, bir yandan da askere gitme ağı olarak aranıyordu. Mahzuni, adını Suna yaptığı Sovina’yı çok sever. Neticede evlendi. 1964 yılında dünyaya gelen oğulları Emrah henüz bir kaç aylıkken Mahzuni, Suna ve Emrah’ı Babası Zeynel’e emanet ederek, vatani görevini yapmak üzere askere gider. Daha sonra eşi Suna’yı bir arkadaşı kandırarak evi terk etmesine sebep oldu. Mahzuni ordudan ayrıldıktan sonra toplumsal, siyasi konuları ele alan; geleneksel halk şiirini devam ettiren ve diğer yanda protest şiirlerle halkın sorunlarını dile getiren; halk aşığı veya halk ozanlığına başladı. 12 yaşlarında gönül verdiği bu geleneği yaşamı boyunca devam ettirmiştir. Saz çalmayı amcası Aşık Fezali (Pehlül Baba)’dan öğrendi. 1961 yılından itibaren Türk halk müziğine gönül verdi. 1964 yılında çıkarttığı ilk plağı ile müzik piyasasına girdi. Bir süre Gaziantep‘te ikamet ettikten sonra Ankara‘ya göç etti. 1963 ve 1964 yıllarında 2 sene İşçi Partisinin gençlik kollarında aktif olarak görev yaptı. Fikret Otyam ile tanıştı. Onun sayesinde Hürriyet Gazetesinden Cüneyt Arcayürek ile tanıştı. Basında onu hakkında ilk yazı Cüneyt Arcayürek’ün kaleminden Hürriyet gazetesinde çıktı. Halk ozanları olarak seslerini duyurmak için Aşıklar Derneğini kurdu. Fikret Otyam‘ın ve Gazeteciler Sendikası’nın desteği ile konserler verdi. Kazanmaya başladığı paralarla 1968‘de kendi adına bir plak firması kurdu. Ama, ortakları Ayhan Coşkun ve Abas Sütçü’yle kısa zamanda batırdı. 1974 yılında yurtdışından konser dönüşü hemen tutuklanır. Sebebi de bir THKO (Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu) örgüt militanın ‘Mahzuni seni istiyor’ yalanını söylenerek kaçırdığı Türkola Plakları sahibinin şikayeti üzerine. Yapılan mahkemede 14-15 ay hapis cezasına çarptırılır. 70’li yılların ortasından itibaren 8 yıl süre ile sahnelere çıkışı, yurtdışına gitmesi yasaklanır. Geçimini ufak bir dükkanda plak satarak sağlamaya çalışır. 1981-82 yıllarında yasaklı olduğu için gizli bir şekilde stüdyolarda plak doldurur. Fakat bu plaklar 1986 yılına kadar piyasaya sürülmez, saklanır. 1986 yılında ozanımızın üzerindeki yasak kalkar. Gizli bir şekilde doldurmuş olduğu plaklar piyasaya sürülürler. 1989-1991 yılları arasında Halk Ozanları Federasyonu tarafından Dünya’nın en büyük 3 ozanı arasında gösterildi. Aşık Mahzuni, Dom Dom Kurşunu, Yedin Beni, Yuh Yuh, Fadimem, Gül Yüzlüm, Ciğerparem, Merdo,Dostum Dostum, Han sarhoş Hancı sarhoş, Çeşmi Siyahım,Yalan Dünya, Ağlasam mı?, Abur Cubur Adam, Katil Amerika ve Ekmek Kölesi gibi eserleriyle tanındı. Aşık Mahzuni’nin türkülerini Ersen ve Dadaşlar, Edip Akbayram, Cem Karaca, Gülden Karaböcek‘ten Zeki Müren‘e, İbrahim Tatlıses‘ten, Ahmet Kaya‘ya, Mahsun Kırmızıgül‘e, Murat Göğebakan‘dan, Selda Bağcan‘a kadar birçok Türk halk müziği ve bazı pop müzik sanatçıları da okudu. 1971 yılında askeri darbe sonucu Süleyman Demirel hükümeti devrilmiş, Nihat Erim başkanlığında bir hükümet kurulmuştu. Bu hükümet sol kesime karşı şiddetli baskı uygulayınca Mahzuni Şerif türküyü patlatmıştı. Çıkardığı 45’lik plak, ‘Erim erim eriyesin/Sürüm sürüm sürünesin’ diyordu. Netice olarak hemen tutuklanır ve 10.5 ay cezaya çarptırılır. Yıl 1972. Mahzuni Şerif, elinde sazı, Sivas‘ın Sivrialan Köyü’ne Aşık Veysel‘i ziyarete gitti. 1973 yılında halkı suça teşvik etmekten tutuklanır. Ankara’da Sıkıyönetim Mahkemesi’nde yargılandı. Halk şiirine gönül veren ve konuşma dilini şiirleştiren Aşık Mahzuni’nin 453 plağı, 50 kasedi ve yayınlanmış 9 adet kitabı vardır. Aşık Mahzuni, Geçmişinde yapılan zulüm ve adaletsizliğe kin beslememiş olup, Yezit sözcüğünü yalnız Hz.Hüseyin‘i şehit eden Emevi zalimi için kullanmış ve hiç bir sünni dostuna Yezit yakıştırmasını reva görmemiştir. 1997 yılının haziran ayında Almanya‘da beyin kanaması geçirip, Almanya ‘nın Ulm Şehrinde tedavi gördü. Mahzuni Şerif, Şubat 2001 tarihli Kızıldalı dergisi’ne ‘Hem Kızılbaş hem Alevi’yim‘ başlıklı bir yazı yazmıştı. “Elhamdülillah Kızılbaş’ım ve laikim. Ben değil, yedi sülalem Kızılbaştır. Bir suç varsa o da dedemdedir.” dediği için, 2001 yılının Kasım ayında DGM tarafından aleyhinde dava açıldı. İlk duruşması 27 Aralık 2001 tarihinde DGM’de başladı. 17 Mayıs 2002 tarihinde Almanya’nın Köln şehrinde vefat ettiğinde DGM’deki davası henüz sonuçlanmamıştı. Mahzuni Şerif, 2001 yılının başlarında kalp ve solunum yetmezliği nedeniyle JFK Hospital İstanbul hastanesinde yoğun bakım altında tedavi oldu ve Mayıs ayında taburcu edildi. Evlilikleri : 3 kez evlenen Mahzuni Şerif’in 8 çocuğu vardır. 1. Eşi: 12 yaşında iken babasının ve akrabaların isteğiyle dayısının kızı Emine ile nişanlandı ve daha sonra 1957 yılında 17 yaşında iken İmam nikahı ile evlendi. Bu eşinden Züleyha adında bir kızları oldu. İmam nikahı ile evlendiği karısından bir mektupla boşandı. 2. Eşi : 1960 yılında Ankara’da İtalyan asıllı Sovina (Suna) isimli bir kızla tanıştı. Kaçırarak evlendi. Bu evlilikten ikiz olan Ferhat, Şirin ve Emrah adlı üç çocuğu olur. 3. Eşi: Mahzuni Şerif, 1971 yılında Fatma Özdemir ile evlendi. Derya, Ali, Şeyda ve Yetiş adlı dört çocuğu oldu. Mahzuni Şerif, 17 Mayıs 2002 tarihinde Köln, Almanya‘da 62 yaşında ölmüştür. Nevşehir‘in Hacıbektaş ilçesindeki Hacı Bektaş Veli Külliyesi’nin yakınındaki Çilehane adı verilen bölgede defnedilmiştir. Mahzuni Şerif, ölmeden önce DGM tarafından aleyhinde dava açılmasına sebep olan Şubat 2001 tarihli Kızıldalı dergisi’ndeki yazısında söyle diyordu: Özetle Türkülerinden Örnekler: İŞTE GİDİYORUM İşte gidiyorum çeşmi siyahım Önümüze dağlar sıralansa da Sermayem derdimdir servetim ahım Karardıkça bahtım karalansa da Haydi dolaşalım yüce dağlarda Dost beni bıraktı ah ile zarda Ötmek istiyorum viran bağlarda Ayağıma cennet kiralansa da Bağladım canımı zülfün teline Sen beni bıraktın elin dilinde Güldün Mahzuni’nin berbat haline Mervan’ın elinde parelense de ****************************** ************ BAYRAM GÜNÜ Bahar kış ile barışır Güller biter bayram günü Küskünler hak’ka varışır Kinler biter bayram günü İnsanın kökü derinde Hak’kı vardır bir yerinde Baykuşun bozgun dilinde Bülbül öter bayram günü Şu bizim köyler bucaklar Bayramda dostu kucaklar Hak’ka bakan kör ocaklar Yanar tüter bayram günü Der Mahzuni ahu zarım Ahu zarım benim kârım Hey bana küsen dostlarım Artık yeter bayram günü ****************************** ************ SAVULSUN GİTSİN Ambargo mambargo dinleme gardaş Gelin Amerika kovulsun gitsin Üsleri müsleri çıksın burdan Kendi toprağına savulsun gitsin Bu herifler senden alır haşhaşı Morfin eder sana açar savaşı Boşuna vurmadan gardaş gardaşı Bir bayram davulu çalınsın gitsin Elin gavurunu boşa çagırma Evdeki dövüşü ele duyurma Seni senden, beni benden ayırma Böyle bir memleket öğünsün gitsin Bu topraklar bizimdir bizim olacak Amerika bela buldu bulacak Mahzuni bağımsız şehit kalacak Yeter ki Türkiye’m dev olsun gitsin. ****************************** ************ BULDUĞU ZAMAN Gökte yıldız yerde ışık görülmez Güneş doğup gündüz olduğu zaman İnsanoğlu ara yerde sürünmez Baş koyacak yastık bulduğu zaman Çalışmadan yetim hakkını yeme O kül kafan ile bilirim deme Dağılır ordular, kalkar mahkeme İnsanlık kavgasız kaldığı zaman Bak ne hale koydun garip başımı Zehir ettin ekmek ile aşımı Boşa süslemeyin mezar taşımı Mahzuni Şerif’ im öldüğü zaman ****************************** ************ ZALİMİN ZULMÜ VARSA Karamanın koyunu sonra çıkar oyunu Ben artık seyredemem devrilesi boyunu Zalımın zulmü varsa mazlumun allahı var Ahım seni kül eder vallahi billahi yar At ölür meydan kalır yiğit ölür şan kalır Kör olası dünyada can gider zaman kalır Mahzuni bu rıhtıma yanaşıyor son gemi Düşenin dostu olmaz bunu unutma emi ****************************** ************ YORGUNUM BUGÜN Ey doktor çekil başımdan Gönlümden yorgunum bugün O yar bana inanmıyor Dargınım bugün, dargınım bugün Geçen günüm aylar gibi Eğilmişim yaylar gibi Coşup giden çaylar gibi Durgunum bugün, durgunum bugün Bu yol gider vara vara Etrafını yara yara Eski sevdigim dostlara Kırgınım bugün, kırgınım bugün Der Mahzuni bile bile Taşa tutu beni hile Aşık oldum azraile Vurgunum bugün, vugunum bugün. ****************************** ************ CANANIM Bana yücelerden seyreden dilber Siyah kirpiklerin ok mu cananım İnsaf et yüzünü yüzüme dönder Istırabın sonu yok mu cananım Gönül sevdi benim günahım nedir Yandım ateşine bunca senedir Mecnun’un derdinden derdim fenadır Bu derdin dermanı yok mu cananım Bu dünya misaldir çatısız hana Ebedi kalmadı şah’a sultan’a Deryanın içinde bir damla bana Bu da Mahzuni ‘ye çok mu cananım. ****************************** ************ AĞLAMA Kader böyle imiş böyle yazılmış Gidiyorum kara gözlüm ağlama Mezarımız gurbet ele kazılmış Gidiyorum dudu dilim ağlama Ceylan bakışını üzme boşuna Kurbanlar olayım gözün yaşına Keder yakışmıyor hilal kaşına Gidiyorum kara gözlüm ağlama Emanet eyledim benli kuzumu Arkalarda koyma benim gözümü Getir ver çalayım kırık sazımı Gidiyorum kara gözlüm ağlama Mahzuni Şerif ‘im yollar göründü Garip başım dertten derde büründü Fadime’m duvağın yerde süründü Gidiyorum kara gözlüm ağlama. ****************************** ************ BARIŞAK Ömrümün serdar’ı gönlümün şah’ı Sana bu günlerde noldu barışak Gönderme ardımdan ahu imamı Bahar geldi bayram oldu barışak Ben giderim gönül senden gitmiyor Kuru çöl’de mavi sümbül bitmiyor Küsenlere mevlam yardım etmiyor Ömür bitti çile doldu barışak Kara zülüflerin dökmüş kaşına Ben seni sevmedim boşu boşuna Gücenmek günahtır mezar taşına Farzet ki Mahzuni öldü barışak ****************************** ************ GERİ DÖN Düşündükçe kan ağlıyor gözlerim Onbeşinde bahar günüm geri dön Birbirini tutmaz oldu sözlerim Nerdesin pirim benim geri dön Göçüm kalkmış Acemistan hoyunda Sülalem sulanmış Dersim soyunda Dünyaya gelmiştik Zeynel soyunda Hemen gitme tatlı canım geri dön Varıp gidip Elbistana karışsam Ben kimim ki Yaradanla yarışam Mahzuni’yem kırdım isem barışam Yandı Kerem Aslı Hanım geri dön ****************************** ************ ÇEKER GİDERİM Ben de bir peygamber olmuş olsaydım Birlik tohumunu eker giderdim Önce yasaklardım kula kulluğu İnsan Hak’tır deyip çeker giderdim Bakmazdım zalimin gözü yaşına Sabıra bağlamazdım boşu boşuna İtikat etmezdim mezar taşına Taş yerine çiçek eker giderdim İnsan olduğu yön kıbledir bana Ben böyle inandım çünkü insana Çok sebeptir diye kavgaya kana Bütün hududları söker giderdim Cehalet insana pusudur pusu Kolay bilinmiyor işin doğrusu Hocam çekmeseydi ahret korkusu Dünyaya bal gelir şeker giderdim Mahzuni hüner yok şah’ın tacında Aşk yanamaz cehennemin sacında Son isim isterse dar ağacında İnsan der boynumu büker giderdim. ****************************** ************ DERMANIM MI VAR Ben de şu dünyanın nesini sevem Ovada savrulan harmanım mı var Çıkıp seyran edem hangi yaylayı He deyip kalkacak dermanım mı var Anlamaz da garip gönlüm anlamaz Mazlum öldürünce yiğit şanlanmaz Ağardı saçlarım sözüm dinlenmez Benim padişahtan fermanım mı var Pare pare etti hakim yaramı Şaşırdım dünyamı ak mı kara mı Der Mahzuni neyim alır harami Benim soyulacak kervanım mı var. ****************************** ************ DOKUNMA KEYFİNE Dokunma keyfine yalan dünya’nın İpini eline dolamış gider Gözlerinin yaşı bana gizlidir Dertliyi dertsizi sulamış gider Kimi hızlı gider uzun yol tutar Kimi altın satar kimi pul yutar Kimi soğan bulmaz kimi bal yutar Kimi parmağını yalamış gider Mahzuni bu nasıl yazı Mahzuni Bazen Şerif olur Bazı Mahzuni Yurdunda anasız kuzu Mahzuni İnsanlık ardından melemiş gider ****************************** ************ VASİYETİM Ben Ölünce sevenlerim toplansın Ağlamayıp benim sesim çalsınlar Dualar etsinler kendi dilimden Gökyüzüne kızıl ışık salsınlar Ankarada yüklesinler dengimi Berçenekte başlatmıştım cengimi Nevşehire taşısınlar rengimi Hacı Bektaşı şeyhine dalsınlar İnanarak gittim yüce Allaha Hüseyinle düştüm ah ile vaha Yanlış imam elin vurmasın daha Bir seyitle namazımı kılsınlar Üstüme ‘Bir Ozan Bektaşı’ yazın Ama yazıları derince kazın Çekem diye şu beş taşın ayazın Ara sıra kışın beni bulsunlar İki fidan dikin selviden olsun Cemler yapılırken yüreğim dolsun Bir de bostan yapın altında kalsın At yolcular karpuz kelek alsınlar Yakın kaldı, yakın kaldı zamanım İşte gidiyorum kaşı kemanım Benim sevgiydi dinim imanım Sevenlerim beni böyle bilsinler Can taşıyan canlı mutlaka ölür Değişir dünyadan başka şey gelir Benim kim olduğum yavrular bilir Ehlibeyt dünyası sahip olsunlar Mahzuni asalet sözüne doydum İnsanlık adına serimi koydum Ben Ali’yi sevdim, Ali oğluydum Bütün sevenlerim hoşça kalsınlar. ****************************** ************ DERMANIM MI VAR Ben de şu dünyanın nesini sevem Ovada savrulan harmanım mı var Çıkıp seyran edem hangi yaylayı He deyip kalkacak dermanım mı var Anlamaz da garip gönlüm anlamaz Mazlum öldürünce yiğit şanlanmaz Ağardı saçlarım sözüm dinlenmez Benim padişahtan fermanım mı var Pare pare etti hakim yaramı Şaşırdım dünyamı ak mı kara mı Der Mahzuni neyim alır harami Benim soyulacak kervanım mı var. ****************************** ************ VEYSEL’E MEKTUP Sen bu bahçelerden çok gelip geçtin Dostlar seni unutur mu Veysel’im Arılarla çiçeklerde inleştin Dostlar seni unutur mu Veysel’im Ne haktan incindin ne de incittin Taş ile geleni gül ile ittin Koyunu kurdunan güderek gittin Dostlar seni unutur mu Veysel’im Hak nurunu insanlarda aradın Sabrı tarif ettin derde yaradın Gönüllerde kaldın gözden ıradın Dostlar seni unutur mu Veysel’im Dopdoluydun gezdim dedin beyhuda Bin göz vermiş sana Cenabı Hüda Sen dostları unutmadın dünyada Dostlar seni unutur mu Veysel’im Kuru laf etmedin Mahzuni gibi Gözünde berraktı deryanın dibi Mustafa Kemal’in gerçek talibi Dostlar seni unutur mu Veysel’im ****************************** ************ EFENDİM ( Güzel Dostum ) Güzel dostum aramızda senlik benlik olur mu Neden gönlüm sarayını tarumar ettin böyle Bilirsin ki viranede hanedanlık olur mu Bir nefes alayım derken, bin zarar ettim böyle Aman aman aman güzel efendim İkrarım sana bağlıdır efendim Nefsim gitti sonbahara ulaştı Seller suskun bağlar gazel efendim Her baharda boz bulanıp, coşup coşup çağladın Geçemedim sellerinden yollarımı bağladın Diyarı gurbete saldın, ardım sıra ağladın Figanı figana katıp, ahuzar ettin böyle Aman aman aman güzel efendim İkrarım sana bağlıdır efendim Nefsim gitti sonbahara ulaştı Seller suskun bağlar gazel efendim Hey Mahzuni sevdiğimin sözünü ferman gördüm Kuru çöllerde dolaştım, susuz değirmen gördüm Ayaklarına yüz sürdüm, elinden derman gördüm Kaldırıp vurdun sineme, zülfükar ettin böyle Aman aman aman güzel efendim İkrarım sana bağlıdır efendim Nefsim gitti sonbahara ulaştı Seller suskun bağlar gazel efendi |
IRCForumu.Net - Reklam Alanı | |
|
Etiketler |
kimdir, mahzuni, Şerif |
IRCForumu.Net - Sponsor Bağlantılar | |
|
Seçenekler | |
Stil | |
| |